13 Nisan 2014 Pazar

Allah' a saygı göstermek...


Allah' u teala insanı yaratmaya karar verip bunu meleklere bildirdiğinde meleklerin tepkisi "kan dökücü bir varlık mı yaratacaksın?" olmuştu. Allahu teala bunun üzerine " Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti.

Sonra ilk ruhu yarattı.
Bu ruhu o kadar çok sevdi ki o ruhun yüzü suyu hürmetine tüm kainatı ve tüm insanların ruhlarını yarattı.
Hayvanları,çiçekleri görüp görebildiğiniz tüm güzellikler onun güzelliği için yaratıldı.

Kimdi O Ruh?

Elbette iki cihan perveri Peygamber efendimiz (s.a.v.) idi.
Yani Hazreti Muhammed.

Akabinde Allahu teala tüm ruhları yaratınca onlara şöyle sordu;

Elestu bi Rabbikim
Ben sizin rabbiniz değil miyim?

Tüm ruhlar hep beraber cevap verdik. Bu cevabı verirken aslında bir söz vermiş olduk. Sen bizi yarattın bizde seni Rab olarak tanıdık. Ve hep öyle bileceğiz.

Tüm ruhlar cevap verdi.
Galu Bela

"Evet sen bizim Rabbimizsin "

Sonra yaradılış süreci başladı.

İlk Adem i yarattı. Allah'ın bildiği bir şey var elbette ki ilk peygamberimizi yaratmadı. İnsanların çoğalmasını istedi belki de alemlere rahmet olacak kişinin belki de daha çok kişiye ulaşması için onu en son peygamber olarak göndermeye karar verdi.

Hz.Adem yaratıldı. Sol Kaburgasından da Hz.Havva anamız yaratıldı.
Bu nedenle kocaların kadınları üzerinde çok büyük hakları vardır.

Allahu teala emretti. Adem e secde edin dedi.
Bütün Melekler secde etti sadece kibrinden ötürü Meleklere öğretmenlik yapan Şeytan secde etmedi. Zira kendisini topraktan yaratılmış olan insandan üstün gördü. Kendisi ateşten yaratılmıştı ve böbürlenerek insana secde etmedi. Aslında bu hareketi insana değil Allah'a (azze ve celle) idi.

Allahu teala resimdeki ayette dediği gibi;
"Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir" Araf suresi 12. ayet

Demiştir.

Aslında Şeytan Allah'ın varlığına birliğine inanıyordu. Zira gözleriyle buna şahit olmuş yaratıcısını görmüştü.

Ancak onun emrini dinlemeyip secde etmemesi onu kafir etmişti.

Yani İslamın şartlarından 1. olan Allah'ın varlığına birliğine inanmanız sizi kurtarmaz.
Allahu teala aslında Meleklere Adem e secde edin derken aslında saygı göstermenin yolunu Ademe ve onun nesline gösteriyordu.

Yani Allah'a gerçekten saygı göstermek isteyen varsa ona secde etmelidir.

Bu arada şunu unutmamak lazımdır ki Allahu tealanın ilmi sonsuzdur ve o herşeyi bilir. Bu nedenle olmuş olacak herşeyi bilir. Ancak bizim anlamamız ve idrak etmemiz için bunu sebeplere ve vesilelere bağlar.
Biz anlarız ki ha! bu sebepten dolayı, bu vesile ile Allah böyle yaptı.


İnsana değer veren ve ona secde edilmesini emreden Allah insanın değerini meleklerine şöyle göstermiştir.
Hz.İbrahim (r.a.)ateşe atılma olayından sonra Rabbi tarafından Şam bölgesine gönderildi.
Bu yolculuk esnasında Hz.İbrahim Rabbinden bir evlat istedi.

Tarihin ilk çağlarından beri insanoğlu için en büyük zenginliklerden biri evlat olmuştur.
Allahu teala Cebrail ile Hz.İbrahim'e güzel huylu bir evlat müjdesi ile gelmişti.
Bu kutlu haberi alan İbrahim peygamber şaşkınlıkla çocuğu belli bir yaşa geldiğinde Allah'a Kurban edeceğini söyledi.

Aradan yıllar geçti. Hz.İsmail (r.a.) doğdu. Güzel huylu, güzel yüzlü, çok sevimli bir çocuk oldu.
Babası Hz.İbrahim onunla çok mutlu oldu.

Hz.İsmail yedi ve ya on üç yaşına geldiğinde Halil İbrahim Aleyhisselam Celil olan Rabbinin emri ile ve Hz.İsmail in yardımı ile Kabe yi inşa etti. Kabe'nin inşaası bitince Hac etti. Zilhicce nin sekizinci gecesi bir rüya gördü. Rüyada "Rabbin sana şu çocuğu kurban etmeni emrediyor" denildi. 
Uyandı tefekkür etti .Rüyanın Rahmani mi Şeytani mi diye düşündü.

Bu güne Tevriye günü dendi.
Hz.İbrahim koyunları arasından seçtiği yüz tanesini kurban etti. Bir ateş geldi onları yok etti.
Hz.İbrahim bunun kafi olduğunu zannederken ertesi gece yani Zilhiccenin 9. gecesi aynı rüyayı yeniden gördü.
Bu sefer rahmani rüya olduğunu anladı. Zira şeytani rüya tekrar etmez.
Uyandı ve o gün (arefe) en iyi 100 devesini kurban etti.

Üçüncü gece (Kurban bayramı gecesi) aynı rüyayı gördü.
"İlahi benim Kurbanım nedir?" diye sordu.
Cenab-ı Hak : "Bana sevgide ortak koştuğun oğlundur." dedi

Uyandı ve oğlunu kesmeye karar verdi. Bu güne Nahr denir. Yani Kurbanların kesildiği gün.

Hz.İbrahim şefkat eder vaziyette Hz.İsmail ile birlikte annesi Hacer validemizin yanına geldi.
Ona İsmail'i yıkayıp koku ve yağ sürmesini ve en güzel elbiselerini giydirmesini.Onunla koyun gütmeye gitmek istediğini söyledi.

İbrahim Aleyhisselâm yola çıkarken yanına ip ve bıçak 

aldı. 


Kesilecek yere yöneldiklerinde Şeytan İbrahim 

Aleyhisselâm’ın yanına geldi. Gönlüne fitne ve fesat 


sokmak istiyordu.


 Dedi ki:“Bu işte acele etme. Belki Allah bu kesim 

işinden sizi muaf tutar. Çocuğun boyunu,endamını,


 sîret ve suretinin güzelliğini görmüyor musun?”


 İbrahim Aleyhisselâm:“Bu bana Rabbimin emridir. Bu


 Hayırlı iş geciktirilmez,” dedi. Hazreti İbrahim’den

 ümidini kesen Şeytan İsmail Aleyhisselâm’ın yanına 


geldi


, şöyle dedi: “Sen sevinip duruyorsun. 

Ama babanın yanında bıçak var

.
Rabbinin emrettiği zannıyla seni kesmek istiyor

.
” İsmail Aleyhisselâm şeytana şöyle cevap verdi:

“Peygamberlerin vahyinde yalan olmaz.

Eğer böyle yapmak isterse dinler ve itaat ederim.

” Şeytan başka sözler de söylemek istediğinde

 İsmail Aleyhisselâm eline taş aldı ve ona attı.

 Sol gözünü kör etti. 

Şeytan Aleyhillane eli boş ve üzüntülü olarak oradan 

kaçtı.


Onun içindir ki Hazreti Allah, şeytanı kovmak için 

taşları atmayı (hacılara şeytan taşlamayı) vacib kıldı


.
Melun, bundan sonra Hacer validemizin yanına geldi.

Çeşitli şekillerde gönlüne vesvese vermek istedi. 

Onu aldatmaya da muvaffak olamadı.

Hayret içinde kaldı ve perişan oldu.

 Vakta ki Mina’daki kesim yerine ulaştılar.

İbrahim Aleyhisselâm oğlunu imtihan için şöyle dedi: 

“Oğulcağızım! Rüyada seni kesiyor görüyorum.

 Sen buna ne dersin, nasıl bir reyde bulunursun?

” İsmail Aleyhisselâm:

“Babacığım! Emr olunduğun şeyi işle,

 İnşaallah beni sabredenlerden bulursun,” dedi

.
Kesmeye azmettiğinde İsmail Aleyhisselâm dedi ki:

 “Babacığım, ellerimi bağla ki hareket etmeyeyim. 

Yüzümü yere doğru getir ki bana bakıp da merhamete

 gelmeyesin


.
 Gömleğimi de anneme götür de ona hatıra olsun

.
 Ayrıca ona benden selam söyle ve “Allah’ın emrine 

sabret” de.”

Sonra kesilmek üzere yatırılan koyun gibi, oğlunu sağ

 yanı üzerine yatırdı. Ellerini bağladı.

 Hazreti İsmail kendi kendine düşündü. Dedi ki: “El ve

 ayaklarımı çöz babacığım. Ta ki Allâh’ü Teâlâ’nın 


emrini zorla yaptığımız zannedilmesin.


 Bıçağı da boğazımın üzerine süratle çekmek için koy 

ki, melekler Allah’ın emrine itaatkar olduğumu bilsin.”

Sevgilinin eliyle bana zehir sunulsaydı,

Bu zehir onun elinden iyi gelirdi.

Hazreti İsmail elleri ve ayaklarını bağlanmamış 

vaziyette uzatıverdi.


 Yüzünü de yere doğru çevirdi.

İbrahim Aleyhisselâm bıçağı onun boğazına koydu ve 

bütün kuvvetiyle çekti.


O anda Hazreti Allah meleklerin gözlerinden perdeyi

 kaldırdı. 


Bir de ne görsünler, İbrahim Aleyhisselâm oğlu İsmail’i

 kurban ediyor.


 Bu manzarayı görünce hemen secdeye vardılar.

Allâh’ü Teâlâ meleklere buyurdu ki:

 “Dostum İbrahim’e bakın, benim rızamı kazanmak ve

 emrimi yerine getirmek için oğlunun boynuna bıçağı 


nasıl sürüyor ?


 Halbuki siz:

“Yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek bir kavim

 mi yaratacaksın?


Halbukibiz sana hamd etmek suretiyle tesbih ve takdis

 ediyoruz,” (Bakara-30) demiştiniz.


İşte yaradılışın sırrı buradadır dostlarım.

 Meleklerin dediği gibi kan döken vahşi de olabilir

 insan. Ama takvası ile daha 13 yaşında tüm


 meleklerden üstün bir varlıkta olabilir insan.

Allahu teala anlayan insana diyor ki (Benim anladığım

 şekilde); Ey insan senin bir değerin var. Bu değeri


 kazanmak için güzel huylu ve takva sahibi olmalısın 


bu sayede meleklerden üstün olursun.

Ya da istediğin gibi yaşar ve hayvanlardan bile düşük 

olabilirsin.

Şayet Allah emretmemiş olsaydı veya cennet gibi ödül 

cehennem gibi ceza sunmasaydı;

Allahu teala saygı görmeye layık olmayacak mıydı?


Onun için ,onun huzurunda ona secde etmek zor mu?

O saygı görmesi gerekenlerin en güzelidir.

O seni yoktan var eden Rabbin.

Söz verdiğin Rabbin.